NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ يَحْيَى
بْنِ فَارِسٍ
أَنَّ الْحَكَمَ
بْنَ نَافِعٍ
حَدَّثَهُمْ
حَدَّثَنَا
شُعَيْبٌ
عَنْ
الزُّهْرِيِّ
حَدَّثَنِي
حُمَيْدُ
بْنُ عَبْدِ
الرَّحْمَنِ
أَنَّ أَبَا
هُرَيْرَةَ
قَالَ
بَعَثَنِي
أَبُو بَكْرٍ
فِيمَنْ
يُؤَذِّنُ
يَوْمَ
النَّحْرِ
بِمِنًى أَنْ
لَا يَحُجَّ
بَعْدَ
الْعَامِ
مُشْرِكٌ
وَلَا
يَطُوفَ
بِالْبَيْتِ
عُرْيَانٌ
وَيَوْمُ
الْحَجِّ
الْأَكْبَرِ
يَوْمُ
النَّحْرِ وَالْحَجُّ
الْأَكْبَرُ
الْحَجُّ
Ebû Hureyre (r.a.)
demiştir ki: Ebu Bekr, kurban bayramı günü Minâ'da;
Bu seneden sonra hiçbir
müşrik hac etmesin ve hiçbir çıplak kimse de (çıplak olarak Kabe'yi) tavaf
etmesin. Hacc-ı ekber günü, kurban bayramı günüdür. Hacc-i ekber, Hac(dan
ibâret)tir, diye ilân edecek olan kimseler arasında beni(de) gönderdi.
İzah:
Buhârî, salat; hac;
cizye, meğâzî, tefsir sûre; Müslim, hac; Tirmizî, hac, tefsir sure; Nesâî,
menâsİk; Dârimî, salât; siyer; menâsik; Ahmed b. Hanbel, I, 3, 79; VI-299.
Müşriklerin Mescid-i
Haram'a girmelerinin yasaklandığını ifâde eden bu hadis-i şerifin hükmü,
"Ey inananlar, doğrusu puta tapanlar pistirler. Bu sebeple bu yıllarından
sonra Mescid-i haram'a yaklaşmasınlar"[Tevbe 28] âyet-i kerimesiyle de
desteklenmektedir. Mescid-i Haram'dan maksat, Mekke ve etrafında bitkileri
koparılmamak ve hayvanları avlanmamak üzere sınırlan belirlenmiş olan Harem
bölgesinin tümüdür. Bilindiği gibi harem bölgesinin sınırları Cibril
(S.A.V.)'in göstermesiyle Hz. İbrahim tarafından belirlenmiş bu sınırları
gösteren işaretler, Resülullah (S.A.V.) tarafından yenilenmiştir.
İşte bu sınırlar
içerisine elçilik göreviyle dahi gelmiş olsa, her hangi bir müşrikin girmesine
izin verilemez. Şayet herhangi bir müşrik bu bölgeye gizlice girmeye muvaffak
olduktan sonra orada hastalanıp ölecek olsa, cenazesinin oraya gömülmesine izin
verilmediği gibi kabre gömülmüş bile olsa, kabri açılarak cenaze, harem bölgesi
dışına çıkarılır. Hicretin dokuzuncu senesinde Resûl-i Ekrem'in müşriklerin
Mescid-i Harama gelip Beyt-i Şerîfi çırıl çıplak tavaf ettiklerinden
bahsedilince, "bu hâl sona erinceye kadar haccetmek istemiyorum"
buyurdu ve o sene Hz. Ebû Bekr-i hac emîri tayin etti. Hz. Ali'yi de Tevbe
sûresi'nin baş taraflarını halka okumak üzere görevlendirdi. Zilhiccenin 7.
günü Hz. Ebû Bekir bu görevini yerine getirmek üzere Harem-i Şerifte bir hutbe
irâd ederek halka menâsik-i hacla ilgili görevleri ve ahkâmı anlattı. Bayram
günü de Hz. Ali Minâ'da ayağa kalkıp Berâe Sûresi'nin baş tarafındaki âyetleri
okuyarak görevini yerine getirdi. Yezid b. Yüsey' diyor ki: "Ali
(kerremallahü veche)'ye:
Hangi şey (talimat)
ile(mekke'ye) gönderildin?" diye sordum, (O da:)
Dört şey ile:
a. Cennete ancak
müslüman olan kimse girecektir,
b. Hiçbir çıplak kimse
Beytullah'ı tavaf edemeyecektir,
c. Bu yıldan sonra
Müslümanlar ve müşrikler (Harem-i Şerifte) bir araya gelemeyeceklerdir.
d. Nebi (S.A.V.) ile
aralarında ahd(andfaşma) bulunanların ahdi, müddeti dolana kadar geçerlidir ve
müddeti belli olmayanların müddeti de dört ay olarak belirlenmiştir; diye cevap
verdi."[Tirmizî, hac]
İbn İshâk'm rivayet
ettiğine göre Kureyş, kendilerinin dışında Kabe'yi tavaf etmek üzere Mekke'ye
gelen bir kimsenin kendi elbisesiyle tavaf etmesine izin.vermemek, ancak
Kureyş'ten bir kimsenin elbisesiyle hac yapmasına izin vermek üzere karar
almışlardı. Yine bu karar gereğince Ku-reyşli bir kimseden elbise alamayan
kimse, Beyti çıplak olarak tavaf edecekti. Şayet kendi elbiseleriyle tavaf
edecek olursa, bu elbiseler bir daha kullanılmamak üzere bir tarafa atılacaktı.
Fil yılından önce veya sonra alman bu kararla Kureyşliler, güya kendisiyle
günâh işlenen elbiselerle tavaf yapmayı önlemek istiyorlardı. İbn
Abbâs(r.a.)'dan rivayet edildiğine göre, câhiliyye döneminde kadınlar da beyitler
ve kasideler söyleyerek çıplak halde Beyt'i tavaf ederlermiş. Bu hâdise
Müslim'de şöyle anlatılıyor: "Vaktiyle kadın Beyt'i çıplak olarak'tavaf
eder, "bana kim ödünç bir tavaf elbisesi verecek?" derdi. Onu
Tercinin üzerine koyar '"Bugün bir kısmı ya da hepsi görünür ama, onun
görünen kısmını helâl etmem" derdi. Bunun üzerine "Her Mescide
giderken zînetinizi alınız"[A'râf 31] âyet-i kerimesi nazil
oldu."[Müslim, tefsir]